Hayret Ey Büt Sûretin Gördükde…
-Fuzûlî-
Hayret, ey büt sûretin gördükde lâl eyler beni
Sûret-i hâlim gören suret hayâl eyler beni
Mihr salmazsan bana rahm eylemezsen bunca kim
Sâye tek sevdâ-yi zülfün pâyimâl eyler beni
Za‘f-i tâli‘ mâni‘-i tevfîk olur her nîce kim
İltifâtın arzumend-i visâl eyler beni
Ben gedâ sen şâha yâr olmak yok ammâ n’eyleyim
Arzu ser-geşte-i fikr-i muhâl eyler beni
Tîr-i gamzen atma kim bağrım deler kânım döker
Akd-i zülfün açma kim âşüfte-hâl eyler beni
Dehr vakf etmiş beni nev-res cevanlar aşkına
Her yeten meh-veş esîr-i hatt u hâl eyler beni
Ey Fuzûlî kılmazam terk-i târîk-i aşk kim
Bu fazilet dâhil-i ehl-i kemâl eyler beni
Günümüz Türkçesiyle Anlamı:
Hayretteyim, ey put (sevgili), suretini gördüğümde dilim tutulur. Hâlimi gören beni suretten ibaret zanneder. Güneş gibi sevgini saçmazsan (sevginle ısıtmazsan) gölge gibi peşimde olan zülfünün (saçının) sevdası perişan eder, ayaklar altına alır beni. Her ne kadar iltifatın vuslata arzulu, müştak eyler ise de beni, zayıf talihim (bahtsızlığım) muvaffak olmaya mâni olur. Ben dilenci sen şaha yâr olamaz amma ne edeyim bu arzu, bu imkânsız düşünce başımı döndürür, şaşkına çevirir beni. Atma gamze okunu/gamzeli gamzeli bakma öyle, o bakış bağrımı deler, kanımı döker. Zülüf bağını açma/saçını çözme ki hâlim perişan olur. Dünya/zaman beni yeni yetme (taze, güzel) gençlerin aşkına vakfetmiş. Her yeten/yetişen ay gibi güzel, beninin ve hattının (yüzündeki çizgilerin) esiri eder beni. Ey Fuzulî, aşk yolunu terk etmem, zira bu fazilet kemale ermişlerden eyler beni.